site
hd xxx tranny prozzie bangs butt.
lesbian duo enjoys analplay in closeup.xnnx

Hz.Osmanın Son Günleri ve Şahadeti

29

1. Hz. Osman’ın Valileri Hacca Daveti ve Şikâyetçilerle Yüzleştirmesi

Hz. Osman (ra) beldelere mektuplar yazarak kimin kendisinden ve valilerden şikâyeti varsa Hac mevsiminde Hacca gelmeleri için genelge gönderdi. Valileri de yüzleştirmek için Hacca davet etti. Hac mevsiminde bütün valiler Mekke’de hazır oldular. Ama şikâyetçilerin hiçbirinden eser yoktu.

Hz. Osman (ra) bütün valilerle toplantı yaptı ve durumu enine boyuna detaylı bir şekilde müzakere ettiler. Valiler “Ya Emire’l-Mü’minîn! Siz bize müfettişler gönderdiniz. Onlar size iyi haberler getirmediler mi? Söylenenlerin hiçbiri doğru değildir. Biz de bunun nereden kaynaklandığını bilemiyoruz. Aleyhinizdeki bütün sözler asılsızdır. Alınacak tedbir gizli propagandistleri bulup cezalandırmaktır” dediler. Ama ne var ki bu propagandistleri bulup cezalandırmak imkânsızdı. Fitneci yakalandığı zaman “Ben bunu bir başkasından duydum” diye işin içinden çıkıyordu. Bu durumda fitnenin önünü almanın en güzel yolu bu gibi şayialara itibar etmemekti; ama meraklı olan toplumu bundan men etmek de mümkün olmuyordu.

Amr b. Âs (ra) “Yâ Emir! Ömer’in onlara verdiğinden fazlasını vermeye başladın. Onlara son derece yumuşak davrandın. Benim görüşüm senden önceki iki halifenin yolundan gitmen, şiddet ve zor kullanmak gerektiği yerde bunu çekinmeden yapmadır” dedi. Konuşmalar bu çerçevede devam etti.

Valiler görüşlerini dillendirdikten sonra Hz. Osman (ra) şöyle dedi: “Söylediklerinizi işittim. Nasihatlerinizi dinledim ve kabul ettim. Herkesin bakış açısı kendisine göredir bu sebeple farklı olması da tabiidir. Fitne kazanı kaynamaktadır ve bir gün büyük bir şekilde patlayabilir. Bir taraftan kapıyı kapatırsanız öbür taraftan açılabilir.

Bu nedenle bu fitneyi yine de insanların haklarını ihlal etmeden, fitneyi söndüreceğiz diye suçsuzları cezalandırıp yeni fitne kapıları açacak kanı dökmeden, tatlılıkla ve insanları Allah’ın emrettiği sınırlar içinde ihsanlarda bulunarak yok etmeye çalışacağız. İsterim ki hiç kimsenin bana karşı ileri süreceği bir delili ve hakkı olmasın. Allah benim insanlar hakkında hayırdan başka bir şey istemediğimi biliyor. Ama ne var ki fitne değirmeni durmadan dönmeye devam etmektedir.

Ey Valilerim! Benim vilayetlerdeki temsilcilerim! İnsanlara haklarını verin ve sakin olmalarını emredin. Şayet sizler Allah’ın emrettiği ve idarecilerden vermelerini istediği hakları verirseniz sizler vebalden kurtulursunuz.”

Böylece valilerle yapılan görüşmeler tamamlanmış oldu.

2. Fitnecilerin Medine’ye Gelmeleri:

Mısır’da, Kûfe’de ve Basra’da Hz. Osman (ra) aleyhtarı gayr-ı memnun muhalefet grupları vardı. Bunların bir kısmı makam ve mevkii arzusu için Hz. Osman’a gelip de layık olmadıkları için istediklerini elde edemeyenler, bir kısmı da görevlerini su-i istimal ettikleri için görevlerinden alınanlardan meydana geliyordu.

Dört Arap dâhisinden birisi olan Hz. Muaviye b. Ebi Süfyan’ın (ra) Hz. Osman’a (ra) dediği gibi “Cahiliye dönemindeki gibi başkanlık için birbirleriyle yarışan ve çarpışan ve her nevi zorbalığa başvuran müstebit ruhlu insanlar bir araya gelerek muhalefet cephesi oluşturmuşlardı. Onlar idareye layık olmadıkları gibi, Allah da onlardan idareyi alıp başkalarına vermek için âlet olarak kullandığı basit insanlardı.”

İslam dünyasında halifeye karşı oluşturulan muhalefet cephesinin temelinde tam bir hürriyet vardır. Hürriyetin su-i istimali, yani yanlış kullanılması ile idareyi ve halifeyi sorgulamakta aşırıya gidildi. İslam’ın Müslümanlar ve tüm insanlara tanıdığı “fikir hürriyeti” ve “kanaatini açıklama” hakkı yersiz kullanıldı ve kötü niyetliler tarafından fitne ve fesada vasıta yapıldı.

H.35 yılında Mısır, Kûfe ve Basra’dan yola çıkan 3000 kişilik aldatılmış insanlar Umre bahanesi ile Medine’de bir araya gelmek için mektuplarla haberleştiler. Medine yakınlarında bulunan Cuhfe beldesinde buluşmak üzere yola çıktılar. Medine valisi Abdullah b. Sa’d halifeye bir mektup göndererek Medine’ye gelenlerin amaçlarının umre olmadığını, sırf fitne için geldiklerini haber verdi. Hz. Osman (ra) bunun üzerine şöyle der: “Bunlar sırf fitne için gelmişlerdir. Ömrümün uzadığını görerek işi bir an önce bitirmek istemiyorlar. Vallahi ben başlarından ayrılsam ortaya çıkacak kin, öfke ve kan dökmeden dolayı bir güne bedel benim başlarında bin sene kalmamı temenni edecekler.”

Zaman Hz. Osman’ı (ra) haklı çıkaracak, şehadetinden sonra fitneler sel gibi gelecekti.

Bozguncular Cuhfe’de bir araya geldikten sonra Hz. Osman’ın hal’inden sonra yerine kimin halife olacağını tartışmaya başladılar. Basralılar Hz. Zübeyir’i (ra) Kûfeliler Hz. Talhâ’yı (ra) Mısırlılar ise Hz. Ali’yi (ra) halife seçmek istiyorlardı. Seçmek istedikleri bu üç isim de “Aşere-i Mübeşşere” ashabındandı ve fitnecilere uymaları imkânsızdı. Ayrıca üçü de Hz. Osman’ı (ra) destekliyorlardı ve onun şura üyelerindendi. Ama fitneciler bunu da planlı yapıyorlar ve bu üç mümtâz sahabenin arasını açmayı planlıyorlardı.

Hz. Osman (ra) Hz. Ali’ye (ra) büyük bir yetki vererek kendi adına onlarla görüşmek üzere gönderdi. Hz. Ali (ra) yanına Ensar ve Muhacirînden 30 sahabeyi alarak Cuhfe’ye isyancıların karargâhına gitti. Onlar muhatap olarak yalnız Hz. Ali (ra) ve Muhammed b. Mesleme’yi kabul ettiler. Hz. Ali (ra) halifeden aldığı yetkiye dayanarak onlarla konuştu. Şikâyetlerini dinledi ve tavsiyelerde bulundu. Birçok şikâyete sebep olan Mısır valisi Abdullah b. Sa’dı azlederek onun yerine Muhammed b. Ebibekr’i tayin etti.

Bu arada Mısırlıların reisi olan İbn-i Üdeys Muhammed b. Mesleme’ye (ra) “Bizden bir isteğiniz var mı?” diye sordu. O da “Evet var. Allah’tan korkmanı ve seninle buraya gelenleri alıp gitmeni istiyorum” dedi. Bunun üzerine isyancılar geri döndüler. Sahabeler de büyük bir fitneyi önlemiş olmanın sevinci ile Medine’ye döndüler.

Halifenin huzuruna çıkan Hz. Ali (ra) durumu haber verdi. Kâtibi Mervan’dan ve yandaşlarından uzak durmasını istedi. Halife bunu kabul etti. Sonra dışarıda bekleyen halka şöyle hitap etti: “Konuşmam bitince fikri olan fikrini beyan etsin. Köle dahi olsa beni hakka iletecek tavsiyesini yerine getireceğim. Allah’a giden yol dışında her yol insanı sapıklığa götürür. Mervan’ı ve yakınlarını da sizden ve kendimden uzaklaştıracağım” dedi.

Bu konuşma halkı memnun ederken Mervan’ı ve ekibini rahatsız etti.

Hz. Osman (ra) son olarak kâtibi Mervan’a Mısır valisine hitaben bir ferman yazmasını söyledi. Bunda Mısır valisi olarak Muhammed b. Ebibekr’i tayin ettiğini yazdırdı. Mervan da bu mektupta oynayacağı oyunu oynadı. Mektuba “Maide Suresi 33 ayete uygun olarak ‘Allah’a ve Resulüne isyan edenlerin ve memlekette fesat çıkarmaya çalışanları öldürülmeleri, elleri ve ayaklarının çapraz kesilmeleri veya sürgüne gönderilmelerini” istedi.

Mervan mektubu Hz. Osman’ın mührü ile mühürledi, kölelerinden birisine verdi, Hz. Osman’ın develerinden birisine bindirdi ve gönderdi. Sonra isyancılara gizlice haber gönderdi. Onlar da yolda elçiyi yakalayarak üzerini arayarak mektubu bulup çıkardılar. Mektubu okuyunca deliye döndüler. Hemen Iraklılara ve Kûfelilere haber vererek Medine’ye geri döndüler.

Sahabeler isyancıların neden geri döndüklerini anlayamadılar. Hz. Ali (ra) hemen Mısırlıların yanına gitti ve sordu: “Neden gitmişken geri döndünüz?” Onlar da yanlarında getirdikleri mektubu Hz. Ali’ye (ra) verdiler. Hz. Ali (ra) mektubu okuyunca mahcup oldu. Çünkü aracı olan ve onlara teminat veren kendisiydi. Sonra Mısırlıların yanından ayrıldı Kufelilerin ve Basralıların yanına gitti ve onlara “Siz günlerce yol aldıktan sonra Mısırlıların öldürüleceği haberini nasıl aldınız da o kadar uzak yoldan hep beraber döndünüz? Vallahi bu çok iyi tezgâhlanmış bir plandır” dedi. Onlar da “Siz istediğiniz gibi yorumlayın; ama biz bu halifeyi asla istemiyoruz” diye cevap verdiler.

Muhammed b. Ebubekir mektubu, köleyi ve deveyi alarak Hz. Osman’ın (ra) huzuruna geldi. Hz. Ali (ra) Hz. Talha (ra) Hz. Zübeyir (ra) Hz. Said b. Zeyd (ra) ve bir kısım sahabeler de halifenin yanındaydılar. Muhammed b. Ebubekir sordu:

– Bu köle ve bindiği deve senin mi?

– Evet, benim.

– Bu mektubu sen mi yazdın?

– Hayır, Ben yazmadım ve yazılmasını da emretmedim.

– Mühür sana mı ait?

– Evet, benim.

– Nasıl olur, senin kölen senin devenle senin mührünü taşıyan bir mektupla Mısır’a gider ve senin haberin olmaz?

Yazıyı tetkik ettiler, yazı Mervan’a aitti. Mervan’ı aradılar, bulamadılar. Mervan fitnesini yapmış ve kendisi kaçmıştı. Bunun üzerine isyancılar şöyle dediler:

Sen doğru da olabilirsin, bize yalan söylüyor da olabilirsin. Şayet yalan söylüyorsan görevinden azledilmen gerekir. Şayet doğru söylüyorsan ve bu işlerden haberin yoksa gaflet içerisindesin. Bu durumda yine azlin gerekir.

Bu gerekçe ile Hz. Osman’ı (ra) istifaya zorlamak üzere evini muhasara altına aldılar. Yine Hz. Osman’ı istifaya zorlamak amacı ile bazı seçkin sahabelerin de evlerini kuşattılar. Hz. Ali (ra) da halifeyi korumak için Hz. Hasan (ra) Hz. Hüseyin (ra) Abdullah b. Zübeyir (ra) Abdullah b. Ömer (ra) ve bir kısım genç sahabeleri görevlendirerek Hz. Osman’ın (ra) evinin önünde nöbet beklemelerini emretti. 700 genç sahabe de Hz. Osman’ı korumak ve isyancıları Medine dışına çıkarmak ve gerekirse savaşmak için silahlarını kuşanarak Hz. Osman’ın (ra) emrini beklemeye başladılar.

Zilkâde ayının sonunda evi kuşatma altına alınan halife Hz. Osman (ra) mescide dahi bırakılmadı. Bu arada görüşmeler devam ediyordu. Hz. Osman (ra) istifaya ve çekilmeye zorlandı. Hz. Osman (ra) ise “Ben Allah’ın bana giydirdiği hilafet gömleğini asla çıkartmam!” dedi. Çünkü Hz. Peygamber (sav) bir gün kendisine hitaben “Yâ Osman! Eğer Allah sana bir gün hilafet gömleğini giydirir, münafıklar da bu gömleği soymaya kalkarsa sakın o gömleği onların sözüne uyarak çıkarma!” buyurmuştu. Hz. Osman (ra) bu tavsiye-i Nebeviyeye harfiyen uyacaktı.

İsyancılar da kararlıydılar. “Osman’ı bu görevden almadıkça veya öldürmedikçe buradan ayrılma niyetinde değiliz” diyorlardı. Hz. Osman (ra) onlara şöyle cevap verdi: “Benim bir suçum ve kusurum yoktur. Asla hak ve adaletten ayrılmadım ve ayrılmayacağım. İsyancıların ve fitnecilerin sözleri ile de hareket edecek değilim. Bu nedenle istifa etmekten ise ölürüm daha iyi. Bir haksızlığa sebep olmaktan ise ölmek benim için daha faziletli ve sevimlidir.
Size engel olma konusuna gelince: Sizlerle savaşmak için kimseye emir vermem. Haksız yere kimsenin kanının dökülmesini ve böylece kıyamete kadar fitne kapısını açmak istemem. Emrim dışında sizinle savaşan ve sizden birisini öldüren de katildir. Şayet ben sizinle savaşacak olsaydım bölge valilerine haber gönderir üzerinize ordu çıkartır ve hepinizi yok ederdim.”

Bir kısım sahabeler Hz. Osman’a (ra) gelerek “Bize müsaade et, bu asilere gereken cezayı verelim, kılıçlarımızla yola getirelim ve Medine’den sürüp çıkaralım” diye izin istediler. Hz. Osman (ra) onlara da şöyle dedi: “Kimin üzerinde hakkım varsa, halifelik yetkimi kullanarak sizlere emrediyorum ve yemin veriyorum ki elini indirsin ve çekip evine gitsin!” Sonra kendi korumaları olan kölelerine dönerek “Kim kılıcını kınına sokarsa o azat edilmiştir” dedi. Böylece isyancılarla herhangi bir mücadele etmeyeceği konusundaki kararlılığını göstermiş oldu. Sonra “Hasbünallahi ve ni’mel-vekîl!” “Allah bize kâfidir, O ne güzel vekildir” dedi. Hz. Ali’nin (ra) kendisini koruma isteğindeki ısrarını görünce: “Allah adına yemin ediyorum ki, benim için bir ustura çiziği kadar kan akıtmayın!” dedi.

Hz. Ali (ra) Mescid-i Nebeviye gitti. Namaz için ezan okudu. Cemaat toplandı ve “Geç namaz kıldır” dediler. Hz. Ali (ra) “Medine işgal altında ve Müslümanların halifesi işgalcilerin elinde olduğu sürece namaz kıldırmayacağım. Ben tek başıma kılıyorum” dedi ve namazını tek başına kıldı.

3. Hz. Osman’ın (ra) Şehit Edilmesi: (H. 18 Zilhicce 35/M.17 Haziran 656)

Cuma sabahı imsak vaktinden önceydi Hz. Osman (ra) yanındakilere şöyle dedi: “Bu gece rüyamda Hz. Resulullah’ı (sav) gördüm. Bana ‘Yâ Osman! İftarı bizim yanımızda yaparsın’ buyurdular.” Hz. Osman (ra) o gün oruca niyet etti. Mütevekkilâne Kur’ân-ı Kerimi okumaya başladı. Gecenin karanlığından istifade eden isyancılardan üç kişi Hz. Osman’ın evinin damına çıktılar. Sessizce damı delerek evin arkasından içeri girdiler.

Yüzleri kapalıydı ve kim oldukları tanınmıyordu. Seher vakti Kur’ân okumakta olan 87 yaşındaki Hz. Osman’ın üzerine hücum ettiler. Hanımı Naile hatun engel olmak amacıyla öne atıldı ve ellerini uzattınca isyancılardan birinin savurduğu kılıç parmaklarını kesti ve kılıç darbeleriyle Hz. Osman’ı (ra) şehit ettiler. Mübarek kanı okumakta olduğu Kur’ân-ı Kerimin üzerine sıçradı. Kanın üzerine döküldüğü ayet “Feseyekfîkehümüllah ve Hüve’s-Semîu’l-Alîm!” ayeti idi. Yüce Allah bu ayette “Şayet onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse muhakkak doğru yolu bulurlar. Şayet yüz çevirirlerse bilin ki onlar sırf bir ayrılık içindedirler. Allah onların haklarından gelir. Allah sana kafidir. O her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla bilir!” buyuruyordu.

Hz. Ali (ra) Hz. Osman’ın (ra) şehit edildiğini duyunca “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn!” dedi ve ilave etti: “Allah Osman’a rahmet etsin, ondan sonra da bizi haktan uzaklaştırmasın” dedi. Sonra çocuklarına öfke ile bağırdı: “Sizler Osman’ın koruyor iken ve hayatta iken nasıl oldu da onun ölümüne müsaade ettiniz?!” dedi.

Hz. Ali’ye sordular:

-Hz. Osman’ın durumu hakkında ne dersin?

-Vallahi o salih kullar için ayrılan ve “Zülfâ” denilen Cennete girecektir.

-Peki onu öldürenler hakkında ne diyorsun?

-Vallahi onu öldürenler de Cehenneme gireceklerdir” dedi.

Hz. Sa’d b. Ebi Vakkas (ra) Hz. Osman’ın (ra) öldürüldüğünü duyunca “Bizler dünyaya daldık böyle oldu” dedi ve şu ayeti okudu: “O kimseler ki dünya hayatındaki tüm gayretleri boşa gitmiştir. Hâlbuki onlar güzel iş yaptıklarını zannederler.” Hz. Aişe (ra) haberi duyunca “Onu öldürdüler hâ! Vallahi o akrabayı en çok görüp gözeten, Allahtan en çok korkan birisiydi. Resulullah’ın kendisinden hoşnut olduğu halde vefat ettiği altı kişiden birisi, Cennetle müjdelenen on kişiden biriydi” dedi. Abdullah b. Selam (ra) “Osman’ın öldürülmesiyle öyle bir fitne kapısı açıldı ki kıyamete kadar kapanmaz” diye teessürünü bildirdi.

Gerçekten de Hz. Osman’ın (ra) şehit edilmesinden sonra fetihler durdu. Harice karşı kullanılacak ve İslam’ı yaymaya harcanacak güç ve kuvvet içerde birbirlerine karşı kullanılacaktı. Müslümanların birliği ve dirliği bozulacak, bölünme ve parçalanmalar baş gösterecekti. Seçkin sahabelerin devlet idaresindeki etkin gücü azalacak ve Medine-i Münevvere hükümet merkezi olmaktan çıkacaktı. Hz. Ali (ra) hilafeti Kûfe’yi, Hz. Muaviye’ de (ra) Şam’a taşıyacaktı.

Yoruma kapalı.

https://chudaihd.com/ shemale ebony needs her hands on cock for solo action. porno filme porn movies darla cuckold.