İbadetler için yeterli vaktim olmuyor, ne yapmalıyım?
Şöyle bir tereddüt yaşıyorum: Okuduğum kitaplarda ve dinlediğim sohbetlerde, yapılacak pek çok iyi iş olduğunu görüyorum. Yoğun gündemi olan bir dinimiz var. Yaşadığım hayata bakıyorum; farzları yapmaya bile vaktim olmadığını görüyorum. İş çok vakit yok. Ortada eli kolu vakit zinciriyle zincirlenmiş bir Müslüman gibi kaldım. Az zamanda çok iş nasıl yapılabilir; iş mi seçmeliyim, vakti mi bir yolla uzatmalıyım?
İşimizin çok, vaktimizin az olduğu doğrudur. Yaşayan bütün insanlar bu ölçülerle yaşadı. Kimseye özel bir fırsat tanınmadı. Biz, tatil yapmak için gönderildiğimiz bir âlemde değiliz. Gecemiz, gündüzümüz imtihandır. İmtihandaki şartların bizim zevklerimize göre oluşturulmayacağı gayet tabii bir gerçek olarak bilinmelidir. Taştan su çıkarmak, suyla ateş tutuşturmak yapmamız gereken işin adıdır. Zaman bize saniyelerle ölçülerek verilmiştir. Onu kullanma tarzımız ve elde edeceğimiz sonuç, tartışmaya gerek bırakmayacak sonucumuzu oluşturacaktır. Az zamanda çok iş yapmak kesin hedefimizdir. Bu hedeften taviz vermeyeceğiz. ‘Vakit az, iş çok’ ebedi kuraldır. ‘Zamanı iyi kullanan kazanacak’ kuralı da ebedi olarak kalacaktır.
Meseleyi ibadet penceresinden inceleyerek şöyle bir değerlendirme yapabiliriz. Bir mü’min bir dakika’ya neler sığdırabilir? Bu sorunun cevabı, tembel için sadece HİÇ’tir. Halbuki, hesabını bilen için bir dakika cennet kadar değerlidir. Yapılacak o kadar önemli ve kolay işler vardır ki! İşte birkaç örnek:
Bir dakikada üç kere Fatiha suresi okunabilir. Bir Fatiha suresi okunduğunda sekiz yüz hasene elde edilir.
Bir dakikada yirmi defa İhlâs suresi okunabilir. İhlâs suresi bir defa okunduğunda Kur’an’ın üçte birine tekabül eden sevap kazandırır. Günde bir dakika ile yirmi defa okunan İhlâs suresi ayda altı yüz defa okunmuş olur. Yılda ise yedi bin iki yüz defa eder.
Ortalama bir sayfa Kur’an okunabilir.
Üç kelimelik bir ayet ezberlenebilir.
Tesbihattan herhangi biri elli-yüz defa tekrar edilebilir.
Yirmi beş defa salavat getirerek, Allah Teâlâ’dan iki yüz elli rahmet yolu açılabilir.
Telefonla sılayı rahim yapılabilir.
Bir kişiyle musafaha ederek en büyük ecir kaynaklarından birini elde edebiliriz.
Yolda eziyet veren bir taşı, cam parçasını kaldırarak, imanın yetmiş küsür şubesinden birini ihya edebiliriz.
Bunların hiçbiri için abdest almak, kıbleye yönelmek gibi ağırlık verecek şartlar da yoktur. Yürürken yapılabilir, araç kullanılırken eda edilebilir şeylerdir. Bir dakika asla az değildir. Bir dakika ölüm veya hayat denecek kadar değerlidir. Bir dakika içinde bir cümle olan Kelime-i Tevhidle iman ehli olup cennete giren oldu. Bir dakikalık gergin haliyle cehennemlik iş yapıp helak olan oldu.
Asıl sorun vakit azlığı değil, vakit kıymeti bilememektir. Televizyon seyretmek, malayani ile uğraşmak, kıymet bilmez arkadaşla oturmak gibi illetlerden korunulduktan sonra biiznillah vakit bereketlenir. Onca teknolojik imkânlara rağmen vakit yetmezliğine melekleri inandıramayız.