Sen, on yılı aşkındır yuvasından çıkmayan şehadet kuşunu uçurdun. Yeni neslin literatüründe silikleşen şehadet mefhumunu belirginleştirdin. Yüreklerde yeni kapılar araladın. Mücadelenle, fedakârlığınla, yaşantınla herkese örnek oldun.
Bir sıkıntı sarmıştı tüm bedenini. O kadar çok hafiflemişti ki bir anda uçup gitmesi içten bile değildi. Dünya artık gözünde hiçbir anlam ifade etmeyen bir hal almıştı. Hele hele nefes alışının kesik kesik oluşu bir olay olacağının habercisiydi.
Yoksa kendisini bildim bileli hasretini çektiği, nerde kaldın diye oluk oluk yaşlar döktüğü, sevdasını anlatmada dilinin aciz kaldığı, kaleminin tutmaz; mürekkebin yetmez olduğu… Bu aşkı ilmek ilmek dokuduğu, uğruna ağıtlar tutturduğu, hücre hücre tüm iliklerine kadar hissettiği, özlediği, beklediği ve en büyük arzusu olan “Şehadet” mi geliyordu?
Ayrıldı alelacele evinden İslama hizmet eden, gözü gibi baktığı derneğine bir şey olur telaşıyla. Bir daha geri gelmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden son kez arkasına dönüp evini süzdü ve eşine “Allaha emanet ol” diyerek hızlı adımlarla uzaklaştı.
Haklıydı; bir grup güruh içlerindeki pislikleri kusmaya çalışıyordu. Daha birkaç gün olmamıştı ki onardıkları çatıyı yakmak düşüncesindeydiler. Topyekün saldırıyorlardı. Müslümanlar da imani kuvvetle mukavemet gösteriyorlardı. Birkaç kez taş ve molotof atan mürtetleri arkadaşlarıyla püskürtmelerine rağmen, güruh gurubu daha da kalabalıklaşarak geri dönüyor ve pisliklerine devam ediyorlardı. Hatta bu kez silahlarıyla gelmişlerdi elli metrelik mesafede polisler olmasına rağmen.
Aniden birkaç silah sesi duyuldu. Ve bir acı hissetti yüreğinde. Hüzün ve sevinç gelgitlerini taşıyamaz olmuştu ayakları; yıkılıverdi kendi elleriyle onardığı çatıya Allahu Ekber sedasını arşı alaya haykırarak.
Hüzünlüydü; davadaşlarını zalimlere, hainlere, mürtetlere, küfür ehline karşı mücadelede yalnız bıraktığından. Gerçi Allah, kendi davasını omuzlayanları asla yalnız bırakmazdı bunu biliyordu ama o kutlu erlerden birisi olmak, mükâfatını arttırmak, tekrar tekrar şehadet şerbetini içmek…
Sevinçliydi; Yüce Yaratıcısına kavuşacağından, sevdalısı olduğu Peygamberine komşu olacağından, şehid dava arkadaşlarıyla, önderleriyle buluşacağından…
Hastaneye kaldırıldı; ama tüm müdahalelerle rağmen kurtarılamadı. Göçtü ebediyete hayattayken hep neşeli olduğu gibi mütebessim bir yüz bırakarak.
…
Seni hakkıyla anlatabilmek mümkün değildir; ama âcizane kabul buyur.
Ey şehid!
Sen, on yılı aşkındır yuvasından çıkmayan şehadet kuşunu uçurdun. Yeni neslin literatüründe silikleşen şehadet mefhumunu belirginleştirdin. Yüreklerde yeni kapılar araladın. Mücadelenle, fedakârlığınla, yaşantınla herkese örnek oldun.
Şehadetin kutlu olsun can şehidimiz. Rabbim bizleri sen ve senin gibi kutlu şehitlerle haşretsin.
Aziz şehidimiz!
Yolun yolumuz, davan davamız; sevdan sevdamızdır. Rahat uyu.
* On yıldır özlemle beklenen vuslat Ubeydullah DURNA’nın Şehadetiyle son bulduğu için.