Hocam, intihar bombacısı olanlar var, kafir de olsa çocuk ve kadınları öldürüyorlar, bu doğru mu? Bunun ölçüsü nedir? Cihad kurallarında bunlar var mı?
İsterseniz ‘intihar bombacısı’ demeyelim; bu deyim dışımızdakilere aittir. Biz, ‘şehadet eylemi’ veya o anlamı çağrıştıran bir kavram kullanalım.
Öncelikle bir hakikati vurgulamakta fayda olacaktır:
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ateşin kenarında ondan etkilenenle içinde yanan etkilenmede asla aynı değildir. Kışın etkisini filmde veya sıcak sobanın yanında hissetmek var dağ başında fırtınada hissetmek var.
Örnek olarak ele alacak olursak, Filistin’deki kardeşlerimizin bir asra yaklaşan zulüm döneminde çektiklerini filmlerden izlemek veya toplantılarda slogan atmakla, zalim Yahudi’nin dipçiği altında, tank paletlerinin altında tişörtü yırtılmış çocuğun psikolojisi ile hissetmek kesinlikle aynı değildir. Gerçekçi ve samimi olmak zorundayız.
Barış kavramını abartan ve cihadı sadece savunma hareketi olarak görmeyi yeğleyen bazı yazarlar, bu tür eylemleri caiz görmemektedirler. Onların görüşlerini tepme hakkına sahip değiliz. Onların görüşü de nihayetinde bir ictihaddır.
Ben bizzat hocamız Abdülfettah Ebu Gudde rahmetullahi aleyhin Türkiye’de bulunduğu doksanlı yıllardan birinde, Filistin’deki eylemcilere ‘şehid’ diyebilir miyiz? şeklinde sormuştum. Bana verdiği cevapta demişti ki: ‘Ne şehidi? Onlar, şehidlerin efendileridirler.’
Gördüğünüz gibi bir bakış tarzı var ortada. Tabiiki, bu eylemi yapanların sivil asker ayrımı yapmayı da biliyor olmaları gerekmektedir. Gerçi, böyle bir uyarı yapıldığında enteresan bir cevapla karşılaşıyorsunuz: İsrail’de tüyü bitmemiş çocuklar da dahil asker olmayan var mı? Mescid-i Aksa’nın etrafında kimlik kontrolü yapan on beş yaşında askerler var. Millet olarak silahlanmış durumda yaşamaktadırlar. Tabii biz fıkhımıza riayet edeceğiz. Onlar ne olursa olsun.