Sana akar sanki sular. Denizler seninle ferahlar. Gökler senin sözünle genişler. Bütün kıyılara nefesin değmiş gibi.
Kumlar sana savrulur. Med-cezirler senin göğsünde dururlar.
Bir bakışın taşın özüne nice serinlik bahşeder.
Musâ’ya (a.s) taşlar tebessüm eder, gözyaşı döker.
Çöller vahaya döner seninle.
Senin aşkınla, sular taşların başını okşar.
İsterim ki yolunu keseyim suların da, onlar yerine ben akayım.
Fırat’a, Dicle’ye ve Nil’e gem vurayım da, hep senin eteğinde dolanayım.
Ağlama ey gözlerim, bunca güzel bir deniz olmasa, ne rüzgar buluta yoldaş olur, ne yağmur yüzümüze bakar.
Senin elinden içtim suları.
Sen yoksan sularda katrandı.
Sen olmasan, su ateşe kanardı.
Sen yoksan, deniz denize kavuşamazdı.
Can, ten kafesine uğramazdı.
Sen yoksan dağlar yetim ve yabandı.
Pınarlar seninle çağıldar.
Seninle sular sulara koşar.
Senin dilinden damlar buzulların serinliği.
Senin elini öpmeye nice dudaklar susar.
Susarda toprağa kanar sonunda.
Dileğim senin elini öpmek. Yakup (a.s) gibi Yusuf’u (a.s) koklamak mümkünmü elinden?
Dilinden döküleni kevser diye içmek mümkün mü hemen?
Ağlama ey gözlerim, elim o güzelim eline değmese de, toprağından testi eyleyip onunla sevgilinin dudağına sular sunula.
Senin yüzün güllerin alıdır.
Kanımın kızılını senin niyazına borcluyum.
Şah damarımda sıcağımsın.
Yakınlıklar seninle yakındır bana.
Uzaklardan uzaklara dilimden düşmes iki kelimesin.
Senin hatırına kanı dökülür yıldızların her şafakta.
Senin gözlerin gözlerin doğar güneş gönüllerin ufuklarına.
Sensiz güneş soğuk, ışık kördür.
Seninle güler güllerin yüzü.
Bülbüller aşkı senden ödünç aldı.
Sensiz varlık gülü bülbüzsüz kalır.
Sensiz dudaklar duasız kalır.
Sensiz kâinat muhatapsız kalır.
Ağlama ey gözlerim, bunca güzel bir gülün budağına suların hepsi sızsa da, dikenler yine güle kalır.
Senin varlığın bana bir inci.
Nice denizlerin derinlikleri seninle aydınlanır.
Varlığın kalbine ince bir sızı olup düştüğü günden beri inci mercan sana hayrandır.
Sensiz kâinat sadece bir kabuk kalır.
Seninle inciye gebe kaldı varlık.
Seninle hayat ihya oldu.
Seninle varlık değerine erişt.
Sedeflerde saklı nice inci değerini sana borçludur.
Dikenler arasında boy veren güller senin teninden kokulanmaktadır.
Sensiz kalpler küsüşür, kendiyle dahi barışmazdı.
Sensiz yıldızlar dağılır, çicekler sahipsiz kalırdı.
Ağlama ey gözlerim, cümle sular deniz olsa, o güzel inci tanesini saklayamaz içinde.
Senin sözlerin baş tacı bana.
Kalemler acze düşer, seni anlatmaya yetişemez.
Dudaklar boşa çıkar, sana hitap etmeye yetmez.
Kağıtlar tükenir, tükenir de sana olan övgüleri bitiremez.
Ciltlere sığmayan künyeni anlatmak benim işim değil.
Sadece aczimin itirafıdır söyleyebildiklerim ve söyleyemediklerim.
Senin sözünün üstüne söz söylemek kimsenin haddi değil. Sözlerini baş tacı ettiğim dibi dudağıma da mühür eyledim. İşte sustum, senin sözündür ancak seni anlatan.
Ağlama ey gözlerim, bütün sular mürekkep olsa da, o güzelin yüzünü tavsire yetişmez ve yetişemez.
Senin hitabın bin ömür bana.
Kabına sığmayan sırlar senin gönlünden taştı geldi.
Vaktin, hüznü de gamı da senin müjdenle silindi gitti.
Öksüzler senin öksüzlüğüne bakıp umutlandı.
Nice dağlardan nice kuşlar senin hatrına kanatlandı.
Nice kanlı eller senin bakışınla yıkandı.
Virane gönüller seninle onarıldı.
Turnaların yollarını senin aşkınla gözledik.
Gurbetin hüznüne bulandık, ayrılığın kokusuna daldık.
Hep seni yanımızda bildik, hep senin yanında kaldık.
Senin cıktığın miracın gölgesinde secdeleri keşfettik.
Kapıları seninle açtık, seninle ötelerden haber aldık.
Sensiz ne çok karanlıkta kalırdı kalpler.
Sensiz ne çok prangalar eskittik boynumuzda.
Sensiz ne çok dağın ardında kalırdık.
Hitabın bin çicek oldu bize…
Ağlama ey gözlerim, o sevgiliye varmak için nice zamandır nice sular başını taştan taşa vurup dolaşmakta.
Seni övmek şifadır canıma.