Selamünaleyküm. Muhterem hocam size sorum, mübarek Ramazan-ı Şerif ayında uygulanan sahur zamanı ile ilgilidir. Her sene bu tartışmanın yaşandığını görmek ihtilaflar çıktığını görmek üzücü olsa da hakikati aramak umut verici oluyor. Ayet-i Kerim’de Rabbimiz siyah iplik beyaz iplikten ayrılıncaya kadar buyuruyor ve dün gece İlahiyatçı Abdülaziz Bayındır’ın sahur vaktinde konuşmasına denk geldim. Kendisi Ayet-i Kerimenin açık olduğunu diyanet uygulamasının yanlış olduğunu bildiriyor. Fecri Kezb’in bile daha gerçekleşmediğini ekranlarda gösteriyordu. İmsak vakti girdiğinde, gökyüzü simsiyahtı ve yaklaşık bir saat sonra imsak hakiki imsak olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Ekrem Bey ile yaptığı telefon bağlantısında Ekrem Bey tatmin edici cevap veremedi. Ayete muhalif gibi gözükmek(İstemeyerek vakit belirlemiş olmak) ayrı bir konu, biz 1 saat fazla da oruç tutarız ama asıl mesele imsak vakti girdi diye sabah namazı kılmamızdır. Hakiki vakit girmeden kılınan namazlar kabul olmadığına göre bu çelişkili durum karşısında ne yapmalıyız? Canlı yayında Diyanetin belirlediği imsak vakti girdikten sonra da yemek yedi Abdülaziz Bayındır. Biz de ihtilaflar arasında kaldık şu ana kadar hep diyanetin belirlediği takvime göre oruç tutup sabah namazı kıldık. Yanlış bile olsa bize sorumluluk var mıdır? Ailecek birçok insan gibi kararsız kaldık. Size güvendiğimiz için size sormak istedik. Değerli vaktinizi ayırdığınız için Allah razı olsun hocam.
Selamünaleyküm. Bu ve benzeri durumlarda, bireyler olarak yapabileceğimiz çok şey yoktur zannederim. Şöyle bir siyaset izleyebiliriz:
– Mevcut takvimi esas kabul etmemizde sakınca yoktur. Bariz bir hata bulunduğunu zannetmiyoruz. Bu takvimi hazırlayanlar, hatadan dönmeye müsaittirler. Takvimde bir hata olması da mümkündür. Bunu da kapatılamaz bir hata olarak görmeyiz. Bu ümmetin hainliği affedilmemiştir ama hatası affedilmiştir.
– Yarın, mutmain olacağımız bir gelişme ile takvimin farklılığı ortaya konursa hiç tereddüt etmez yeni durumu takvimimiz yaparız. Bu da bizim açımızdan sorun olmaz.
– Böyle önemli bir meseleyi internetteki dedikodulardan izleme düzeyine düşemeyiz. Büyük büyük unvanlarına rağmen, bu ümmetin imamları hatta sahabilerine okul arkadaşları muamelesi yapanların takvimimiz üzerindeki iddialarını ne ilmi buluruz ne de peşinden gidilecek bir iddia görürüz. Medyatik yuvarlamalarla ibadet ölçülerimizi belirlemeyiz/belirleyemeyiz. Bu meseleyi çözebilecek nihai makam Türkiye şartlarında Diyanet İşleridir, yüzde yüz mesuliyet de onlara aittir. Zira Diyanet İşlerindeki yetkililer hiç birimizden daha az ibadet titizliği olan kimseler değildirler. İtham ederken Allah’tan korkmak gerekir. Herkes bildiğini ve tahmin ettiğini söyleyebilir ama itham edici olmak doğru değildir.
Allah Teâlâ sonumuzu hayretsin.