Hocam, Müslüman’ın meşru şartlar altında lüks arabaya ve villaya sahip olabileceğini söylüyorsunuz. Hocam, ben bunu anlayamıyorum; Müslüman lüks jipiyle yolda giderken dolmuşta balık istifi olmuş işe giden garibanla göz göze gelse imanı ve vicdanı onu nasıl rahat bırakır? İnsanlar geçim sıkıntısıyla boğuşurken nasıl kaygısız kaygısız villada oturur bir müslüman?
Din, duygularımız üzerinden değil ölçülerimizin üzerinden yaşanır. Ölçülerimiz de haramlar/helaller şeklinde dizilmiştir. Allah Tela, zekâtını ve diğer mali görevlerini yerine getiren mü’min kuluna dünya nimetlerini bütün lükslüğü ve çekiciliği ile mübah kılmıştır. Yani helal tutmuştur. Duygusallıkla din yaşamak zordur. Evet, bir mü’min, daha mütevazı yaşamayı prensip edinebilir. Edinmesi de hoştur. Ama lüks nimetler kullanması uygun değildir, diyemeyiz. Dünyanın imtihan yeri olduğunu unutmayalım. Altı ölü dolu bir toprağın üstünde diriler olarak gezindiğimiz gibi, fukaranın ortasında da zenginler gezinecektir. Vardır bir hikmeti bu işlerin.