Kalk Seccadenin Başına Vefalı Ol !

Evet, yeni bir sabaha…
Ardından ”Bismillah” aydınlığa… Işığa…
Gece bir Kâbe örtüsüdür siyah, kaplar bütün mevcudatın üstünü şefkatle…
Geceler konuşur… Kalbi ve kulağı olana, duyana konuşur.
Sen hangi gecelerde saklısında bu sesi duymuyorsun? Nerdesin? Hangi perdelerin ardındasın?

Bak, bir yıldız aktı az önce yine görmedin. “Yıldızlar, şahit olan göklerin şehadet kelimeleri.”

Yine bilmedin, niye bilemedin?

Neden?

Sen niçin buradasın?

Neden bu dünyadasın?

Sen nerdesin?

Her şey, herkes görevinin başında, sen niye yoksun?

Niye kaçıyorsun?

Yönün, yanın nereye çevrili?

Hâla bedenine değer veriyorsun, üstüne titriyorsun, ama ruhun üşüyor farkında mısın?

Ceplerini değil ruhunu bir yokla, çaldırmış olmayasın…

Her yer boş kafeslerle dolu, ruh kuşları uçmuşta gitmiş kimsenin haberi yok.

Ruhsuz bedenler dolaşıyor orta yerde. Elinde kuşsuz bir kafes, ne yapacaksın onu?

Hâlâ bedenin emrindesin. Ruhun sesine ne zaman kulak vereceksin?

Geceler kara değildir. Kararların anıdır, geçişlerin odağıdır. Her an kendi hakkını ister.

Bizi uyandırır. Geceler uyumak için değil, uyanmak içindir.

Geceler konuşur, kalbi ölmemiş ruhu sönmemiş olanlarla.

Geceler söylenmeyen sırlar gibidir. Sırlar denizidir, uyanmamızı bekler konuşmak için…

Gökyüzü bahçesinin ışıktan yollarını gör artık.

Tadına doyamayacaksın bu şehrayin. O gözle bir bak hele. Kaçırdığın güzelliklere bin pişman olacaksın.

Biri çıkıp sormadan o zor soruyu: “Bana ay’ı, yıldızları anlat, gökyüzünü geceyi, siyahı anlat” derse bir gün, ne cevap vereceksin.

Susuyorsun, susmakta bir konuşmaktır biliyorsun. Hazırla kendini, sorulacak o zor sorulara. Gece, bir kabirdir… Herkesin aydınlığı inancı kadardır.

Gece bir Kâbe örtüsüdür siyah. Bütün renklerin ve beyazın anası siyah.

Gece uyarma anıdır, uyarılma anıdır ve uyanış zamanıdır. “Geceleyin ve yıldızlar kaybolurken de O’nu tesbih et.” (et-Tûr, 49)

Dillerin tutulduğu, özürlerin geçersiz kaldığı günler gelmeden önce, geceler bir fırsattır. Gündüz, kalabalıklar içinde hoyratça harcadığın zamanın kime ait olduğunu düşünmek vaktidir, muhasebe anıdır geceler. Getir bakalım ömür defterini, çevir bakalım gün gün, saniye saniye yazdığın sayfalarını, denmeden önce, uyuma değil uyanma vaktidir geceler.

Bak bir yıldız aktı, akıp giden senin ömrün. Gözlerinin önünden geçip, giden senin hayatın. Hangi suya, hangi aynaya baksan aynı gerçeği göreceksin. Geçip giden her an, senin hayatından.

….

Serin kumlara uzanıp bir yatsı vakti; “Allah” demeli diller…

Gece dalgalı bir deniz. Gökyüzü sanki yeryüzüne inmiş zannedersiniz. Ve köpük köpük içmek istersiniz bir yudumda. Kelimeler bir duâ olur dökülür dilimizden ve şarkılardan kurtaramazsınız yakanızı; “Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey / Yıldızların altında ibadet ne güzel şey”…

Yeni bir günün doğumu için her şey. Her hazırlık onun için. Eski bir gün gidiyor, ümitlerle dolu yeni bir gün geliyor. Gecenin, yani karanlığın ta içinden. Gecenin içinde oluyor bütün bunlar.

Geceler uyumamızı değil, uyanmamızı bekliyor.

Haydi, toparlan, bir vazifen var. Sana Hayatı Verene karşı, sonsuz bir borcun var.

Kalk hadi, vefalı ol. Seni seveni, seni bir damla sudan halk edeni, bekletme. Çağrılısın huzuruna, kıymetini bil bu dâvetin.

Sen ve Rabbin birde melekler var şahidi bu gecenin. Kalk hadi, bin yıllık uykudan kalkar gibi. Ağırdır bu uykular, ağırdır bu yataklar, davran vakit varken, aç gözünü, yıldızlar seni bekliyor. Kâinat korusu şefini bekliyor. Senin bir kerecik olsun “Allah” demeni, eğilmeni, yüzünü secdelere sürmeni bekliyor.

Hiç bir ses, senin sesin kadar güzel değil bu kâinatta. Hiçbir müzik aleti, hiçbir varlığın sesi, hiçbir ses insan sesinin anlatma gücüne sahip değil. Sen öyle ulvî bir sesin ve nefesin sahibisin.

Kalk hadi, nazlanma, sahibin Efendin bekliyor.

Kurtul nefsin esaretinden, şeytana kölelikten, kurtul gecenin bu vaktinde.

Ümit, açık denizlerin ve o karanlık gecelerin uyumayan gözleridir. Feneridir açıklarda seyreden ruhların. Her şey yerli yerinde bir sen yoksun burada, bu koroda.

Nerdesin? Yıldızlar seni soruyor.

Denizler, dalgalar ve melekler seni soruyor. Nerdesin?

Seslerine ses vermeni bekliyorlar.

Yıldızlar konuşuyor:

”Bizler boşlukta duruyor değiliz, Allahın tayin ettiği yerdeyiz. Nerde bizim kumandanımız. Nerde hâlimizden ibadetimizden anlayanımız? “

Soruyor yıldızlar nerdesin?

Yarınlara ışık, yarınlara ümit dolu aydınlık, hep gecelerde saklı.

….

Yeniden bir uyanışa sabahla beraber var mısın?

Yeni bir sabaha kurmalı saatleri.

Hazır mısın?

Uyanışa geceden başlamalısın. Geceler uyanmak içindir.

Gece bir Kâbe örtüsüdür. Üşüyen ruhumuzu örtüp saralım. Gecenin rengine boyanalım. Geceler ihmale gelmez. Geceleri unutmayalım.

Bir kuyruklu yıldızın aydınlığı deymeli yüreğimize. O yürek derinden ‘Allah’ demeli.

Her zaman olduğu gibi, Allahı anmak o aşkla yananlara vergi. Allah’la olmak, Allah’la yaşamak o ruhlara has. O ruhlardan biri, niye sen olmayasın?

Niye biz olmayalım? Yeter ki uyanmayı isteyelim.

Geceyi bir Kâbe örtüsü bil. Yapış o mübarek örtünün eteğine. Gücünü tazele tövbelerle. Gözyaşıyla abdest almanın vaktidir. Bil ki, geceler altından kıymetlidir.

Duyuyor musun gecenin sesini, Ağustos böceklerinin zikrini, tek falso ses yok. Nasıl bir uyum, nasıl bir ahenk bu?

Hâlâ uykularda mısın, kör kuyularda mısın?

Hâlâ düşünmeyecek misin?

Can dedikleri can, içre can, hanisin, nicesin, nerdesin?

Bir kere verildi, bir daha verilmeyecek bu fırsat. Bu gece karar anıdır. Geceler doğuş ve uyanış zamanıdır.

Kalktın mı, uyandın mı? Çok şükür.

Tövbeler yakışıyor diline…

Pişmanlık yüreğini yakarken, gecelerin nurunda yıkanıp serinle.

Gör bak gecelerin içinde; ne günler, ne güneşler varmış…

“…Haydi, çevir gözünü: en küçük bir kusur görüyor musun? Sonra tekrar tekrar gözünü çevir.” (Mülk Sûresi 3–4)

Allahım en güzel fermanla geldim kapına, gecelerin yüzü suyuna, gecelerin katına eriştim çok şükür.

Allahım bende, bu fakirde Mi’racın bir sırrına eriştim çok şükür.

Sonsuz selâm Habibine ( asm) hamd sana..

Geceler, aydınlık yarına gebeler.

Ve sabırlı bekleyişler.

Ay ışığı besliyor kanımızı, canımızı. Hasret; sana ya Rab, resulüne, kitabına ve o resulün ashabına. Hasret ki, sınırları zorluyor. Saatin tiktakları duyuluyor. Kalbimin sesini duyuyorum, o sesi dinliyorum. ‘Allah Allah’ diyen zikrini.

Hayret! Geceler uyanışın vaktiymiş meğer.

Keşkelerin toplanıp ‘eyvah’ olmadan uyanmak ne güzel. Birazdan hasadı başlayacak beyazın. Aydınlığın, o nuranî ışığın. Usulca geç gecenin kenarından; ağaran sabahı, o bembeyaz günü izle. Gün doğmuyor. Senin günün doğuyor. Hayata yeniden başlayacağın günün doğuyor. En karanlık geceden, en aydınlık bir sabah doğuyor.

Mu’cizemi arıyorsun? Gözler önünde, ölü ruhlar nasıl diriliyor gör işte. Ölü ruhlar dirilirde ölü bedenler dirilmez mi?

Bak yıldızlar, günü karşılayan ve rahmeti alkışlayan kuşlar o küçük ağızlar, son bir şey daha söyleyecekler:

“Remzen onlar derler: “Ey kâinat kardeşler! Ne güzeldir hâlimiz: / Şefkatle perverdeyiz, hâlimizden memnunuz. / Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer avaz-ı pür-naz / güya kâinat ulvî bir musikîdir / iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri…’’

Ey aziz yoldaşım! Şimdi Allaha ısmarladık. Gel, beraber bir duâ ederiz, sonrada buluşmak üzere ayrılırız…

“Allahümme ihdinassırâtal mustakîm.” Âmin.

( Sözler Shf 744–745 Bediüzzaman Said Nursî).

Sevgili kardeşlerim bin bir rahmetle kuşatılan gün ve geceniz mübarek olsun.

Duâlarınızı bekleyerek İnşallah…

islami şiirler