İslami yaşayışa yeni başlayan biri için neler tavsiye edilebilir, öncelikle nelere dikkat etmelidir?
Bugün yaşanan hayatın akışı içerisinde maalesef, babadan devralınmış, inceliklerine inilmeyen bir din yaşayışı hâkimdir. O kadar ki, daha titiz bir din yaşamaya çalışan veya sünnetlere dikkat ederek yaşamak isteyenler, Müslümanların arasında bile istihza konusu olabilmektedirler. İbadetler neredeyse şartlarımıza uygun olanlar ve olmayanlar şeklinde tasnif edilecek hale geldi. İş maksadını aştı, mecrasını değiştirdi de diyebiliriz.
Biz böyle bir gidişatı kökten değiştirmeye muktedir olamayabiliriz. Ancak iki şeyi yapmazsak Allah katındaki sorumluluğumuzdan kurtulamayız.
Birincisi, böyle bir gidişatı değiştirme gayret ve samimiyeti içinde olmaktır.
İkincisi de, hiç olmazsa kendi eksenimizdeki alanda daha samimi ve aslına uygun bir dini hayatı hâkim kılma gayretidir.
Bu değerlendirmeden sonra mevcut şartlarımıza göre, yeni başlayanı ile yenilenmek isteyeni ile hepimiz için ibadetleri ve kulluğu şekillendirecek bir program çizebiliriz. Herkesin kendi şartlarını da dikkate alarak uygulayabileceği kalıcı ve bıktırmayan, feyizli bir ibadet programı tavsiyesi şudur:
1- Önce haramlardan arınma ve haramsız bir hayat yaşama samimiyeti göstermeliyiz. Haram bünyeye girdikten sonra feyiz kalkar. En önemli haram çeşitlerinden biri olarak da kul haklarına dikkat edilmelidir.
2- İbadetin kabul edilmesinin iki ana şartı vardır: İhlâs ve Peygamber aleyhisselama uygunluk. Yaptığımız iş riyasız olmalı ve bidat olmamalıdır.
3- Adım adım yürümek zorundayız. Bulunduğumuz ortamı ve bizim özel şartlarımızı tamamen yok saymak gibi bir hataya düşersek ibadetlerden erken bıkar ve kulluğu terk ederiz. Elbette tembelliğe ve baştan savmaya kaymayacağız. Ancak, şartları gözetmekle, şartlardan ötürü kaytarmak arasındaki dengede Rabbimizin bizi imtihan ettiğini bilip ona göre davranacağız. Başımızı kuma sokmakla elde edebileceğimiz bir şey yoktur.
4- En önemli silah olarak sabrı kuşanmak mecburiyetindeyiz. Sabırsız alınabilecek bir karış yol yoktur. Sabrın sınırını da biz belirlemeyeceğiz. Sabrın kendisi bir sabır konusu olacak kadar sabra aşina olmalıyız. Ne elde edeceksek o muhakkak sabrın sonunda olacaktır. Allah’ın yardımı da sabredenleredir. Bu direncimiz, yılmadan, usanmadan ayakta kalışımız bizim sebatımızdır.
5- İbadet ve kulluk ortamının oluşmasına dikkat etmeliyiz. Salih bir cemaatin varlığı, aynı düşünen kardeşler arasında bulunmak büyük bir nasiptir. Eğer böyle bir ortamı yakalayamadı isek tırmanacağımız yokuş dikleşmiş demektir.
Ortam oluşturmanın bir başka yolu da bilgi edinmektir. Taşımalı bilgilerle kulluk daha zor ve pürüzlüdür. Fıkıh, hadis ve benzeri bilgileri mezara kadar sürecek bir programda almaya devam etmeliyiz.
6- Allah’ın salih kullarına ait örnekleri, abartmadan ve uydurmadan incelemek bizim için iyi bir heyecan oluşturur.
7- Şeytanın en önemli taktiklerinden olan, kendini yetersiz ve değersiz görme bataklığına batmadan düşünmek ve çalışmak şarttır. Evet. Zayıfız, âciziz, Rabbimizin huzurunda boynu büküğüz; ama himmetimiz büyüktür. O’nun yardımı ile biz de Ebubekir, Ömer olabiliriz.
8- En mükemmelini yapmayı isteriz; ama ona takılıp kalmayız.
9- Yalnızlığı tehlikeli görmeliyiz. Bir şeyh, ağabey, hoca, mürşid… biri önümüzde ve yanımızda durmalıdır. Ama önümüzde dururken Allah ve Nebi’si ile aramızda durmadan önümüzde olmalıdır.
10- Sürekli olan az, ara sıra olan çoktan hayırlıdır.
11- Kur’an okumayı vazgeçilmez nafile bir ibadet görüp devam etmeliyiz. Kur’an bizim hızımız, aşkımız, enerjimizdir. Belirli bir Kur’an hatmi takvimini hiç aksatmadan sürdürmek zorundayız. Hava ve su gibi sürekli Kur’an’a muhtacız.
12- Namazı kılmayı Müslüman olmanın gereği, hatta olmazsa olmazı görmeliyiz. Önce farzlar, ardından nafileler amellerimiz arasında yerini almalıdır.
13- Zikir dilimizin suyu olsun.
14- İstişaresiz hayat eksiktir. Kimsenin aklı tek başına yeterli olmaz. Bilhassa din konusunda ehlini bulup danışmak kulluk için elzemdir.