Selamünaleyküm muhterem hocam. İslam’ı kendi tekkesine daraltan da, İslam’ı sadece siyaset sanan da dinine zarar verir. Sözünüz üzerine size uzun zamandır sormak istediğim bir soru yönelteceğim. İslam’ı sadece siyaset sananlar sözünüzle alakalı olacak.Ülkemizdeki siyaset hayatımızın neresinde olmalı? Ülkemizi maddi ve manevi anlamda İslam’a uygun bir konuma getirme mücadelesinde halkımıza karşı siz değerli âlimlerimizin açıkça yol göstermesi bir tercihe yöneltmesi gerekmez mi? Örneğin Milli Görüş olarak ele alırsak bugün ikiye ayrılmış bir şekilde siyasi mücadeleye devam eden partilerdeki ayrım çok keskin bir şekilde kendisini gösterirken bu ayrım dinen çok da önemli olmadığı için mi bir çok âlim isim vermekten çekiniyor? Yani bu ayrım noktasında tercihimiz ahiretimizi o kadar da riske atmayacak bir tercih midir? İnsan samimi bir şekilde iman ettikten sonra bu tercihi o kadar da önemli değil midir? Aslında bu konuda çok sert bir düşüncem olmasına rağmen Batı Bataklığı sohbetiniz esnasında Batı’yı eleştirirken bizimkiler de Avrupa bakanlığı kurdular dedikten sonra o konuda detaya girmeden bu bakanlığı fazla eleştirmeden devam etmeniz iktidara karşı sert olan tutumumu biraz daha insaflı hale getirdi. Benim esas sorum şudur; biz öyle büyük bir davayız ki siyaset ayaklarımızın altında kalır diyen bir âlimin sözü üzerine şu düşünceye kapıldım;” evet sizlerin net bir yol göstermemeniz sebebiyle benim gibi cahil ve yetersiz birisi bu siyaseti %1lere mahkûm ederek sürdürüyor. ” müminin feraseti bu iki parti arasında net bir tavır takındırmalı değil midir? Yoksa bu basit bir yorum farkıdır da ben mi Hayati bir anlam yüklüyorum. Bunu niçin soruyorum biliyor musunuz hocam; şöyle veya böyle benim bu tutumum ve siyaset anlayışım beş on kişiyi de olsa bu davaya katmıştır. Bunu abartarak bu kardeşlerime büyük ve zor bir sorumluluk yükleyerek onları yanıltıyor muyum? Hocam belki bu soru buralarda sorulacak bir soru değil bilmiyorum ama bunu ne kadar İslami siyaset yapıyoruz desek de içimizdeki politik ve fanatik büyüklerimizi gördükçe cevabı merak ediyorum. Bizim davamızın temizini de pisini de ayırt edebilecek bizi bilen bir siz varsınız. Bu soruya politik ve fanatik bir cevap vermeyecek tek bildiğim sizsiniz. Görüşlerinizi emir telakki ederim. Saygı hürmet ve muhabbetlerimle ellerinizden öperim.
Selamünaleyküm. Değerli kardeşim, fitne bu ümmetin en ağır düşmanıdır. Ashabı kiram bile fitne karşısında tam anlamıyla zorlandılar. Fitne, iyinin ve kötünün iç içe girdiği, iyinin kötüden ayrıt edilmesinin zorlaştığı ortam demektir. Allah’a niyazımız odur ki, bizi fitneye düşürmeden ruhumuzu alsın. Dikkat ederseniz, örneğini verdiğiniz durum sadece o örnekle sınırlı değildir. Filistin başta olmak üzere hemen her yerde benzerini görebilir ve kahrolabilirsiniz eseften. Yaşadığımız dönem, böyle bir imtihanı gerektirmiştir. Sabır ve sebatla yolumuza devam etmeye mecburuz. Burada bir noktayı iyi anlamamız gerekir: Biz, dinimiz her şeyin üstündedir, dinimiz için varız türünden iddialarda bulunuyoruz. Uygulamaya geldiğinde ne kadar bunu gerçekleştiriyoruz? Dikkat ederseniz, herkes bunu iddia ediyor ama iş pratiğe gelince onun meselesinin de din olduğunu, dolayısıyla bir taviz vermesinin gerekmediğini adeta o kazanırsa din kazanacak, kaybederse din kaybedecek demeye getirdiğini görürsünüz. Burada da afet başlıyor aslında. Ne kadar nefislerimizi hesaba çekebiliyoruz? Ne kadar biz dinimiz için varız da dinimiz bizim için var değildir, sorusunu değerlendirebiliyoruz? Böyle bir kaos ortamında kim konuşursa konuşsun, kimin menfaatine uygun düşüyorsa sözleri sadece onun tarafından rağbet bulacaktır. Böyle olmamalı idik, böyle emredilmedik biz. Ciddi bir şekilde DİNİMİZ HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR VE BİZİM YAPTIĞIMIZ HER ŞEY MUHAKKAK DİN DEMEK DEĞİLDİR şuurunu yerleştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde yüzme bilip dereye gelince her şeyi unutarak boğulma ile karşılaşacağız demektir. Sabrederek, sebat ederek, Kur’an ve Sünnet’e sarılarak geçirmemiz gereken bir dönemi yaşıyoruz. Bu kardeşinizin kanaati, Kur’an ve Sünnet ölçülerine sadakat açısından ipin ucunun bir nebze kaçtığı eklindedir. Seviye düşmüştür, menfaatlere göre şekillenmiştir. Her oturuş kalkışımızı cihat olarak isimlendirmenin hata olduğunu zannediyoruz. Allah yardımcımız olsun. Dua eder, duanızı bekleriz.