Malumunuz biz Türkler Mekke ve Medine’yi kâfir İngiliz’e vermemek için çok direndik; Fahrettin Paşa ve Mehmetçikler çok direndi. Hatt Kutül Ammare zaferimiz bile var, Halil Paşa ve komutasındaki Mehmetçikler İngiliz birliklerinin tamamını esir almıştır. Bunlara rağmen biz kâfirlerin baskısı altında olan saltanatın emriyle Mekke ve Medine’yi bırakmak zorunda kaldık. Ve Mekke ve Medine semalarından Türk bayrağını, Sancak-ı şerifi indirirken resmen kâfir İngilizlere teslim ettik o canım beldeleri. Bugün bunu bilmeden yaşıyor insanlar. Sorum bundan bağımsız olmadığı için bu bilgileri hatırlatmak istedim. Biz Mekke’yi ve Medine’yi kâfirlere teslim ettik, bir Müslümana değil. O tarihten (miladi 1916-17) beri yapılan Hac’lar kabul oluyor mu? Çünkü Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Müşriklerin hâkimiyetinde -dolayısıyla işgali altında- olan Mekke’de Hac yapmadı. Şimdi bol keseden yapılıyor 3, 5, 10 defa. Hiçbir cemaatin ve derneğin de bu konuda bir teşebbüsü yok. Neyin ne olduğunu bilmeden yaşıyor insanlar. İslam İbrani-Nasrani karışımı bir gelenekten ibaret olarak yaşanıyor. Ben kabul olmadığına ve Kâbe’mizin işgal altında olduğuna inanıyorum. Düşüncelerim doğru mudur?
Sevgili kardeşim, hacc gibi büyük bir ibadet hakkında o tür iddiaların kıyamet günü hesabı ağır olabilir. Aman dikkat et! İbadet bizim, Mekke bizim, İngiliz’e lanet olsun; onun yüzünden haccı yok sayamayız. Büyük müçtehitlerin konuşması gereken hususları biz duygusal bir sözle gündeme getiremeyiz. Papaza kızıp oruç bozmak denir buna.