‘Fitne zamanında’ yaşadığımız sık sık gündeme getiriliyor. Dikkat etmemiz halinde zamanın fitnesinden korunabileceğimiz noktalar nelerdir?
Allah, bütün zamanları imtihan için yaratmıştır. Bir asır öncekiler de on asır öncekiler de imtihan halindeydiler. Sonrakiler de öyle olacaktır. Bizim zamanımız, her şeyin çok hızlı değiştiği ve geliştiği bir zaman olduğu için, ileriye bakmaya çalışan basiret sahibi insanları daha fazla ürkütmektedir. Elbette her mü’min, imanının elinden gitmemesi için uyanık bulunmalıdır. Zira iman gitmez, bir kere mü’min olduk denebilecek bir zeminde değiliz. Allah Teâlâ korusun, insanın son anında bile ayağı kayabilir. Akıllı mü’min, elinde kor taşır gibi hassas olur. Sabah evinden çıkarken akşam dönüşünü, akşam evine girerken sabah çıkışını düşünür. İman Allah’ın en büyük nimetidir. Bütün nimetler gibi elden gidebilir.
Şu hususlara dikkat edersek, imanımızın erimesine karşı uyanık bulunmuş oluruz:
1- İmanımızın temelini ‘gayba iman’ın oluşturduğunu unutmayız. Elle tutulması, gözle görülmesi, kulak duyulması mümkün olmayan şeylere gayb dendiğine göre, her an imanımızı, gaybı soruşturmaya yönelik bir fitne kuşatabilir. Kur’an ve Sünnet tartışmasına çekilebiliriz. Dikkat etmek durumundayız.
Bizim Kur’an’a bakışımız ‘beğenme’ ile ifade edilemez bir bakıştır. ‘Biz Kur’an’ı çok beğendik de iman ettik.’ diyemeyiz. Vitrindeki herhangi bir kitabı alıp inceledikten sonra beğenirsek ücretini ödeyip almamıza benzemiş olur bu tutum. Bu ise ‘iman etmek’le ifade edilmez. İman etmek, tam teslim olmaktır. Allah Teâlâ, Kur’an isimli kitabını bize gönderdi. Biz de ona iman ettik. Asırlar sonra, şeytanın aklını çeldiği biri karşımıza çıkıp, ‘şu ayet… aslında…’ demeye başladığında, riskli bir imtihanla karşı karşıya bulunduğumuzu anlamalıyız. Kur’an’ın tartışılabilir tek bir ayeti yoktur. içeriğinden Müslüman’ın sıkılmasını gerektirecek tek bir kelimesi yoktur.
2- Gaybı ve geleceği ancak Allah bilir. Biz üzerimize düşen görevleri yapar, yarın hakkında ileri geri konuşmayız. Yarının olayları hakkında tarih vererek veya meçhule atıflar yaparak yönlendirmeye çalışanlara da itimat etmeyiz. Bizim için hedef bugündür. Bu günü ne yaptığımızı, bu gün nelere imza attığımız düşünür, onun muhasebesini yaparız.
3- Helali helal, haramı da haram bilir; ikisinin de çizgilerine dikkat ederiz. Fitne zamanlarında, haramların helallerle iç içe gibi olacağını, harama girmemenin neredeyse mümkün bile sayılmayacağını bilmeliyiz. Cephede cihad etmek ne ise, harama karşı tavizsiz durabilmek de odur. Haramların çekiciliği ve yaygınlığı karşısında, takva yönümüz daima önde olmalıdır. Fuhuş ve faiz iki ok olarak şeytanın elindedir ve her zamankinden daha sivri uçlarını bize yöneltmiştir.
Fuhuş ve faiz, alkol gibi haramlardan korunmak, onların uzantılarına dikkat etmekle mümkündür. Yoksa kolay kolay bir haram bütünüyle Müslüman’a takdim edilmez. Kuruşluk faizlerden sonra büyük banka hesaplarına geçilmektedir. Birkaç saniyelik bakışın birkaç ayından sonra zina kapıyı çalmaktadır.
4- İbadetsiz kalmanın, güneşte kalan susuz bitki gibi imanda kurumaya götüreceğini bilir, ibadetin hakkını vermeye çalışırız. Genç yaşta ibadet titizliğini yakalayabilmek büyük bir nasiptir. İbadetleri erteleme hastalığı, yaşlılıkta düzelmesi zor bir illet olarak bilinmelidir. Zamanında camiye gidip namaz kılmayı, zamanında ve ilk ele geçen fırsatta haccetmeyi ilke edinmeliyiz. İbadetler arasında önemli-önemsiz ayırımından kaçınmalıyız. Özellikle sabah namazının camide cemaatle kılınması, yatsı namazının camide cemaatle kılınması, sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar Allah’ın zimmetinde olmaktır. Bu şuuru yakalamalıyız. İnfak etmenin önemli bir ibadet olduğunu bilmeliyiz.
5- Azaptan korunmuşluk garantisi hissinde olmayız. Allah’ın rahmetinden umudumuz da sonsuzdur. Korku ile umut arasında mutedil bir anlayış bizim için önemlidir. ‘Unu elemiş, eleğini asmış’ anlayışı bir tehlikedir. ‘İşimiz bitti’ anlayışı da tehlikedir.