DUA

İslam dininde dua;Dua:Yüce Allah’ın kullarına karşı bir anne şefkat ve merhameti ile muamele edip,ne hata yapılırsa yapılsın,ne kadar büyük günahlarada batsa kapsına gidip boyun bükmektir. “Ben geldim Ey Rabbim.. diye seslenmektir.DUA: Yüce Rabbimizi; kulu dua edince hemen(tesilde hata olmasın)hemen yüzü gülen ve kucağını açıp sarılmamızı bekleyen şefkat ve merhamet dolu,sevgiyle bizi karşılayıp “Seni bekliyordum ey kulum,hoş geldin” dediği andır.Dua:Kelime anlamı ile “Çağırmak “demektir.Bir şeyin olmasını veya olmamasını Allahü Tealadan istemektir.Dua: Kulun,Cenab-ı Hakk’a acziyetini bildirmesidir.Ondan dünya ve ahiret istekleri için yardım istemesidir.Dua:Bakara suresi “Kullarım sana benden sorarlarsa ben gerçekten öok yakınım.Dua edenin çağrısına ,bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm.Haydı onlar da bana karşılık versinler,bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.”(Bakara,2:186)Dua:“Bir Mü’min;günahla,akraba ile ilğisini kesmekle ilğili bir dua etmediği sürece; Allahü Teala dua eden kulunun duasına icabet eder ve şu üç şeyden birini verir.”Dualara cevap nasıl olur?Duada istediğini dünyada verir.Duada istediğini aihrette onun için bir hazırlık olarak bekletir.ona gelecek bir fenalğı önlerKur’an Ayetlerine göre dua:Araf / 56. Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na, korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.Araf /205. Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma.Ra’d / 14. Gerçek dua O’nadır. O’nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir.Secde / 16. Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayıra sarfederler.Mü’min / 60. Halbuki Rabbiniz: “Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” buyurdu.İsra / 11. İnsan, hayrın gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir.Hadis-i şeriflerde dua hakkında:HADİS-i ŞERİFNu’man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Dua ibadetin kendisidir” buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): “Rabbiniz: ”Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyurdu.” İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah’a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah’ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. “ Ubâde İbn’s-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Yeryüzünde, mâsiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah’tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. “ Ebû’d-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) sordu: “En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melîkinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ?” “Evet! Ey Allah’ın Resûlü!” dediler. “Allah’ın zikridir!” buyurdu. Hazreti Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allahu Teâlâ hazretleri şöyle seslenir: “Beni bir gün zikreden veya bir makamda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!” Hazreti Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah’tan dünya ve âhiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin.” Hazreti Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Bir kimse evine veya yatağına gir’ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler. Melek: “Hayırla aç!” der. Şeytan da: “Şerle aç!” der. Adam, şayet (o sırada) Allah’ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şayet: “Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah’a hamdolsun”dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur.” Hazreti Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah’ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmâil’in oğullarından dört tanesini âzad etmemden daha sevgili gelir. Allah’ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi âzad etmemden daha sevgili gelir.” Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; “Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım” der. “ Rivayetin Müslim’deki bir vechi şöyle: “Allahu Teâla gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semâya inerek şöyle der: “Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Derdi ki: “Ey Allah’ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?” “Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!” diye cevap verdi.” Hazreti Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)” “Öyleyse, dendi, “ey Allah’ın Resûlü, nasıl dua edelim?” “Allah’tan, dedi, dünya ve âhiret için âfıyet isteyin!” Sehl İbnu Sa’d (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua.” Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın.” Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor: “(Allah’ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsâfirin duası, babanın evladına duası.” Abdullah İbnu Amr İbni’l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür’atli olanı yoktur.” Hazreti Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyudular ki: “Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: “Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi.” Müslim’in diğer bir rivâyeti şöyledir: “Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası icâbet görmeye (kabul edilmeye) devam eder.” Tirmizî’nin bir diğer rivâyetinde şöyledir: “Allah’a dua eden herkese Allah icâbet eder. Bu icâbet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.” Hazreti Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah’ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverir.” Hazreti Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin.” Ebû Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah Teâla Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder.” İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allahu Teâla Hazretleri’nin fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. İbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluşu beklemektir.” Ebû’d-Derdâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü’min yoktur ki melek de: “Bir misli de sana olsun” demesin.” Ebû Dâvud’un rivâyetinde şu ziyâde vardır: “Melekler: “Âmin, bir misli de sana olsun!” derler.”  Hazreti Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur.” Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: “Bu kimse acele etti” buyurdu. Sonra adamı çağırıp: “Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ’ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e salât okusun, sonra da dilediğini istesin” buyurdu.” Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah’a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.)” Hazreti İbnu. Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah’a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a salât okuyarak devam ettim. Sanra kendim. için duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hz. Peygaınber (aleyhissalâtu vesselâm); “İşte!.İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor” dedi.” Hazreti Übeyy İbnu Ka’b (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) birisine dua edeceği vakit önce kendisine dua ederek başlardı.” Ebû Müsabbih el-Makrâî, Ebû Züheyr en-Nümeyrî (radıyallahu anh)’den naklen anlatıyor: “Bir gece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber çıktık., Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah’tan talep) hususunda çok ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu dinlemek üzere durakladı. Ve: “Eğer (duayı) sonlandırırsa vâcib oldu!” buyurdu. Kendisine: “Ne ile sonlandırırsa ey Allah’ın Resûlü!” denildi. “Amin ile” dedi, uzaklaştı. Adama: “Ey fülan! duanı âminle tamamla ve de gözün aydın olsun!” dedi.” Hazreti Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sizden biri dua edince “Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!” demesin. Bilâkis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teâlâ Hazretleri’ni kimse icbâr edemez. “

duadua nedirdua okumakislam dininde dua
Yorumlar (0)
Yorum Ekle