Ormana komşu olan köylerde, eskiden beri gelen adet üzere tarlası ormana komşu olan kişiler orman alanı içerisindeki aşısız zeytin ağaçlarını ortaya çıkartmak için etraflarındaki makilik bitki örtüsünü temizlemekte, böylelikle ortaya çıkan zeytin ağaçlarına bakım yaparak onları aşılayarak kendi bahçelerinin ürünü imiş gibi ilgilenip ondan gelen mahsülü kullanmaktadırlar. Bu uygulama özellikle köy kültürü ile yetişmiş ve köyde ikamet eden ailelerin sıklıkla yaptığı bir işlem, belki de yüzyıllardır böyle yapılmış. Sonraki süreçte bu ağaçlar mirasa da konu olmaktadır. Böyle bir uygulamanın fıkhi karşılığı nedir?
-Yine ormana kıyısı olan köylerde, ormanlık alandan yol geçen yerlerde, mesirelik alanlarda, aileler kişiler ormanın ağaçtan yere düşmüş kozalağını, yere düşmüş dalları toplayıp ateş yakmakta kullanmaktalar. Bu uygulamada yaş ağacı kesenler de var, ancak benim sorum ağaçla ilişkisi kalmayan kuru dallar ve kozalaklar için geçerli, bazen de orman toprağından bir miktar alarak bitki yetiştirmek için özellikle saksı çiçeklerinde kullanmaktadırlar. Bir kişinin devletin satışa konu etmediği bu tür atıl orman varlığından faydalanmasının sakıncası var mıdır?
Selamünaleyküm. Bu iki sorunuzun temel cevabı şu şekildedir: Devlet malı ya da yeni deyimiyle kamu malı olan mallarda yönergeler, yönerge dâhilinde olmayan hususlarda ise teamüller esas alınır. Mesela kozalak hususunda orman idaresinin halka uyguladığı bir yönergesi varsa ona uyulmalıdır. Böyle bir yönerge yoksa teamül esas alınır. Böyle bir meselede, yönergeleri belirleyen makamın mesela laik bir sistemin makamı olmasının bizi bağlayıcılığı açısından birinci derecede ele alınması gerekmez. Tıpkı trafik kurallarında olduğu gibi bu da, nihayetinde insanlığın kendisi ile alakalı, akidevî boyutu olmayan bir konudur.