Selamünaleyküm Nureddin Hocam. Sizin yaptığımız sohbetler ve dersler bizleri çok aydınlatmaktadır. Allah razı olsun. “Bid’at Bid’attır” adlı dersinizde aşure çorbasıyla ilgili olumsuz söylemleriniz var. Ancak yaşadığım şehirde ve gerçekten sözüne, fetvasına sizinki kadar güvendiğimiz bir alimimiz vardı, Hakk’a yürüdü ama onun aşure ile ilgili düşünceleri ile sizin düşünceleriniz farklı gibi. Açıkçası kafamız karıştı diyebilirim. Bu konuda nasıl aydınlatabilirsiniz bizi? Çünkü her şeyimiz İslam dahilinde olmalı. Allah’a emanet olun. Dualarınızı bekliyoruz.
Selamünaleyküm.
Ne düşündüğümü gayet açık söyledim:
-Böyle bir ibadet yani yapılınca Allah’ın sevap yazdığı bir iş yoktur. Ne Kur’an’da ne Sünnet’te ne de Ebu Hanife’de yoktur. Sonradan uydurulan her şey gibi bu da bid’attir. Ama bid’at olan aşûre değil onun sevap maksatlı yenmesidir.
-Eğer aşûre, Nuh aleyhisselamın hatırasına yeniliyorsa bunun adı çirkinliktir. Dokuz yüz elli senelik cihadı yapan o, tatlıyı yiyen biz ama her ikimiz de cennetteyiz. Ne güzel değil mi? Ne kolay cennet! Böyle yapa yapa bir şeyimiz kalmadı. Medine deyince zaten hurma akla geliyor. Mekke deyince de binalar… İstanbul deyince de fetih yok otel var, nerede bu dinin çetin yönleri nerede Allah dostlarının hatıraları, kala kala onlardan bir tatlı kaldı bizim nasibimize…
Bunları dedim, diyorum, diyerek öleceğim inşaallah.
Allah’a emanet olun.