‘Anneler Günü’, ‘Babalar Günü’, ‘Öğretmenler Günü’ diye bir şey var mı? Böyle günlerde biz neler yapmalıyız?
Biz Müslüman’ız. Elhamdülillah. Kur’an ve Hadisle bakarız hayata. Kur’an ve Hadis’in serbest bıraktığı alanlarda ise, uygunu ve yararlıyı tercih ederiz. Ölçümüz, usulümüz budur.
Bu soruda geçen gün anlayışı, adına gün tahsis edilen nesneyi ileri çıkarmayı, ona hayatın yoğunluğu içerisinde yer ayırmayı amaçlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında iyi diyebileceğimiz bir uygulamayla karşı karşıyayız. Ancak biz, meseleye akidemiz açısından bakacağımıza göre, genelin dışında farklı bir tutuma sahip olmalıyız.
Anne ve babaların günle, haftayla sınırlandırılmış ilgiye daraltılmasını kabullenemeyiz. Annelerimiz ve babalarımızın önünde, hayatımızın tamamını feda etmeye hazır bir mantıkla durmak mecburiyetindeyiz. Bu açıdan ele alındığında, ‘anneler günü’ kavramı, bari yılda bir gün onların olsun gibi bir mantığı yansıtmaktadır. Hâlbuki bizim inancımızda yılda bir gün değil, yılın tamamı onlarındır. Maddeci batı kültüründe annelere tahsis edilebilecek oran ancak bir gün olabilmektedir. Bu noktayı kabullenemeyiz.
Benzer şeyleri öğretmenler için de söyleyebiliriz. Ali bin Ebi Talib radıyallahu anha dayandırılan meşhur bir söz, bizim öğretmene bakışımızı yansıtmaktadır: ‘Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.’ Çiçek ve buketle, sembollerle geçiştirilen bir saygı oldukça yüzeyseldir. Ruhu ve maddeyi aynı elde tutan mü’min için yüzeysellik, benimsenemez bir tutumdur.