Kıymetli hocam, bugünlerde aklımı kemiren bir soru zihnimden çıkmıyor hiç; Lailaheillallah’ın içeriğine bakılınca oradaki İlah’ın rızık veren, öldüren, dirilten, yaratan, kanun koyan, hayatımızdaki tek yetkili mülkün sahibi ve daha bir çok özelliğini görüyoruz. Bizler yıllarca İslam adına, bu memleket dinsizlerin elinde kalmasın diye partiler vesilesi ile mücadeleler verdik, meclise vekiller gönderdik. Onlar bizlerin adına kanunlar çıkardılar, ellerini indirip kaldırdılar. Ama şöyle bir baktığımızda mecliste alınan kararlarda, çıkarılan yasalarda Kur’an’ın hiçbir hükmü yok. Rabbimiz bize bir yasa göndermişken ve mü’minlerin tek vekili Allah’tır derken, Kur’an’da her gün, hakimiyet ve egemenlik Allah’ındır, ayetlerini okurken kalkıp seçimle kendimize vekiller seçiyoruz, o vekiller de yasalar çıkarıyor, bizler de o yasalara uyuyoruz. Şimdi anlıyorum ki mücadelemiz hep boşunaymış. Hala bu devlet içki üretiyor, hala zina yaptırıyor ve hala meclis denilen yerde Kur’an hükümleri hiçe sayılıyor. Hocam acaba biz bunlara oy vermekle şirk günahına mı bulaşıyoruz? Niyetimiz iyi olsa bile din adına olsa bile o meclise vekil göndermek için oy kullanmamız doğru mu? Yaptıkları anayasayı desteklemek şirk mi?
Keşke bütün Müslümanlar, sizin bu düşüncelerinizi kendilerine dert edinmiş olsalar. Verdik o gitti mantığıyla yaşayan yığınların arasında siz gerçekten cılız kalıyorsunuz. Bu düşüncelerinizde haklısınız, yanlış olmayan şeyler söylüyorsunuz. Ancak bilmemizde fayda bulunan başka meseleler de vardır:
a- Bunları düşünmek gibi uygulama imkânımız olmayabilir. Nitekim de yoktur. Siz, mecliste yapılan kanunları zikrediyor ve endişenizi dile getiriyorsunuz ama o kanunlarla iş gören tüccarın şirket kuran Müslüman’ın -ki, belki siz de öyle birisiniz- ne yapacağını söylemiyorsunuz. Söyleyemezsiniz de! Çünkü ne yapacağımıza dair bir sözümüz, alternatifimiz maalesef yoktur. Hilafetsiz yaşadığımız günden beri bu sıkıntımız bizi kemirmektedir.
b- Sorunumuz sadece kanunlarla sınırlandırılabilecek bir sorun değildir. Ahlâktan muamelata kadar pek çok konuda bir kanun zorlamasına gerek kalmayacak şekilde git gide erimekteyiz. Ve Müslümanlar olarak da elimiz kolumuz bağlı gibi yaşıyoruz.
c- Bu tür içtihat gerektiren yani, ‘şu konu şu şekilde hallolur’ şeklinde bir kesin bilgimizin bulunmadığı konularda kesin ve aceleci kararlar Ümmet için zarar oluşturabilmektedir. Sabırlı ve istişareli kararlar vermeliyiz. ‘Filan konuda şu karar yanlıştı.’ diyenden çok, ‘şöyle yapılması daha uygundur.’ şeklinde pratik çareler üreten Müslüman daha hayırlısını yapmış olur. Müslümanlar olarak, Mısır’dan Özbekistan’a kadar her yerde, daha iyi neler yapılabilirin araştırması içindeyiz. Bu araştırma belki elli yıl daha da sürebilir. Henüz böyle konuları araştıracak enstitülerimiz bile yoktur. Yolumuz uzun, işimiz çetindir. İki hususa çok dikkat edelim. Birincisi: Bu konuları abartıp evham haline getirirsek, pireye kızıp yorgan yakabiliriz. Bu bir tehlikedir. İkincisi: Hallolmaz işler görüp kenara çekilirsek kendimizi yakabiliriz. Gereken şudur:
Bunu da imtihanlarımızdan biri kabul edip, üzerimize düşeni yapmaya gayret edeceğiz. Körü körüne teslim olmayacağımız gibi çözümsüzlük yandaşı olup kör inatçı da olmayacağız.
Allah Teala, rızası uğruna gayret etmeye bizleri muvaffak kılsın.